“Kalmıyor musun?” dedi İstanbul
Erkenden ayaklandın
Oysaki ben daha
Saat saat
Yürek yürek
Söyleşeceğiz sanmıştım
Uzun boylu konuşamadık yazık
Bu sefer sen
Niye bilmem
Hep devinimlerle kucaklaştın
Yürüdün, koştun, aktın
Uykunda bile
Zannediyorum
Hep biraz uyanık kaldın
Gözlerindeki pırıltıyı tanıdım
Özlemişim de
Kelimelere dans ettiriyordu
Cümlelerin
Kahkahaların gerçekti
Deldi geçti
Anıları
Sızılar dindi o cümbüşte
Kesildi uğursuz sesler
Sarılışların sahici
Dostlar koşup geldiler
İskeledeki bankta oturmadın bu kez
Ayaklarını sallandırmadın suya
Martılar uçmadı sohbetine
Konuştun, şahlandın belki
Yalnız hiç açılmadın
Sabah güneşimde
Seni fısıltılarla okşayarak uyandırdım
Mırıl mırıl anlatacaksın sanıyordum
Sen yorgana sarılıp saklandın
Yüzün bucak bucak kaçtı benden
Hep biraz oyalandın
Hep biraz oyaladın
Uzansan dokunacaktın oysa köprüye
Ki ışıklarında yanıp sönen
Ne anıların var biliyorsun
Sırları hiç saymıyorum
Bıraktığın yerde
Yeşeriyorlar
Camiinin desen
Parlamıştı eli yüzü
Gözlerinin içine bakıyordu
Delikanlı halin
Seni sordu soruşturdu
Sen sustun
Hiç oralı olmadın
Kalabalıklar aktı yollarımdan
O günlerde
Sabah ve akşam
Biraz aceleci, biraz kaybolmuştular
Yıldızlar kaydı gecelerimde
Fark etmedin değil
Sen her seferinde
Başını kaldırıp baktın
Biliyorum soluğun
O ilk günkü heyecanla kesildi
Yüreğin kabartılarda attı
Belki kimse bilmez sandın
Ama ben
İşittim
Bir akşam bir an
Sen yelkenleri
Suya indirdin
Ben soluğunu kestim zamanın
Hazırlıksız yakalandık
Kollarımda duraladın derken
Bildiğimdik beraber
Kalabilsen
Emin ol
Seni daha uzun süre
Tutardım bizde
Kıpırdanışınla irkildim şaşkın
Sen yeni devinimlerine gebe
Sen gitmeye yatkın
Yüreğin kabartılarda atıyordu, sezdim
Uzaklar ki
Bildim bileli rakibim
İyisi mi ben artık sımsıkı
Kapatayım gözlerimi
Sevmiyorum
Sen giderken
Ardından düşlemeyi
İstanbul, Haziran 2014