ÖNSÖZÜM

Söz vercicekcropped
yerleşmeyeceğiz hiçbir şehre
bahçeli bir evimiz ve çocuklarımız
olmayacak
güzel yemekler yapmayacağım sana
ve çiçek getirmeyeceksin bana iş dönüşlerinde

Söz ver
sonsuza kadar sevmeyeceksin beni
ve bırakıp gideceksin tereddütsüz
ilk günkü gibi hissetmediğinde
tükenmesini beklemeden aşkın

İLKİM

bildim bileli bir özel isimsin benim için
bahsin geçince irkilir
bakışlarında kızarır
elyazını okşamak isterim parmak uçlarımla
çapraşık düşünceler çağrıştırırsın bana
bazen ihtiras dolu, bazense şefkat
avuçlarımda yapış yapış ter
yüreğimde yıllanan şarapsın
buruk
koyu kırmızı
fıçısının anılarını katmış tadına

sen ilk aşkımsın
belki en çok verdiğimsin
belki herşeyimi esirgediğim
sen özlemimsin
çocukluğum, saflığımsın
kendimi kandırışımsın bile bile
on dört yaşımda
inkar ede ede bağlandığımsın
güvenilmeyeceğini öğrendiğim

benden çok şey var sende
isteyerek verdiğim
ya da senin çekip aldığın

beni biliyorsun ya artık ötesi yok
seni biliyorum ya bundan böyle
hepsi bu
herşeyin üstünde bir deli sevmek
bana zamanında yaşattığın

KENDİM

içimdekini kontrol edermiş gibi yapmalıyım
boşver
sev

*           *           *           *

zavallısın gene, eşsizsin…
çok yazık
öfken umut dolu
ve hırs bağımlılığın mezarını kazıyor

özlem bitmese
neye olduğu bilinmeyen istek
varlığını sevdiğin heyecan

gözlerini kırpıyorsun
deniz kokusu alıyor burnun
eski aşkını çabuk unutmuşa benzer gönlün

dedin ki:
“yaşam bomboş değil
ve sen hayatımda sadece bir yansımasın”

*           *           *           *

sevmek yitirdiğin bir parçan
ve beklentiler zampara kılığında
çalıyor kapını
alışmışlık mı seni böyle ilgisiz kılan
yoksa ardında bıraktığın ruhun mu yalnızlık çekiyor?
kazanılmış zaferlere kalkıyor kadehler
kaybettiklerinin bahsini kimse açmıyor
ve kahkahaların gittikçe daha yapmacık,
hatta bayağı…
kan kusuyor gözlerin
eksilmiş zevkler alayla göz kırpıyor uzaktan
doymak bilmiyor açgözlü heyecan
çırpınışların hep boş
havada asılı kalıyor sözlerin
tutkuyla sarsılıyor
titriyorsun
yer kayıyor ayaklarının altından
yiter giderim korkusundasın bu zamanda
koşamamaktan yoruluyorsun
ne çare
hala ne istediğini bilmiyorsun

*           *           *           *

soruyor musun hiç kendine
doya doya yaşadığını sandığın anlarda
avucunun içinde tuttuğun
yitirdiklerinin bedeli mi?
ilk kez aşk şarkıları teğet bile geçmiyor yüreğinden
bırak titretmesini gönlünün telini
tomurcuklara bakamıyorsun
cesaretin yok gün batımlarını seyretmeye
kaldıramıyorsun
kasırga yorgunu için, kavrulmuş renklerin
farkında bile değilsin

bilmiyorsun ki senin peşinde koşmana kalmıyor
isterse gelip buluyor seni aşk

*           *           *           *

bu aşktan kimseye konuşamazsın
düşündüklerinle kalacaksın
aşırı hayal yakışıksız
tadında bırakacaksın
şiir yazmak serbest
ölçüsünü tutturduğun sürece
şarkı dinlemek, hadi olsun eşlik etmek mırıldanarak
okuduğu kitapları okumak
neler çağrıştırdı diye merak ederek

hiçbir söz almadan yaşamaya alışacaksın
güvence vermemek değil istemek ayıp sayılacak
her gün kendine aynı soruyu soracaksın
her gece cevapsızlıkta dalacaksın uykuya
bıkmak şöyle dursun
doymayı bile tadmayacaksın
işte tam oldumolası istediğin gibi
yokluk içinde
varlığını sadece senin bildiğin gerçeğin
özlemiyle sarsılacaksın

sonsuz mutluluğun yalan olduğunu söyleyen sendin
aşk yaşanırsa biter derdin
yasamın yaşanmamışın hayali haline gelecek
bakalım sevecek misin?

*           *           *           *

beklentim yok demiştim
yaşamımı silkelemek istemiyorum
yolculuğun sadece başlangıcı çekici
ilerledikçe hep aynı yolu yürüyorum

kaçış dedi biri
sandığından daha ciddi hissettiklerin
yaşamını sorgulamaktan korkuyorsun
ya yakalayabileceklerin elindekilerden güzelse?

sürüklen be güzelim dedi çocukluk arkadaşım
bir kez olsun yokuş aşağı bırak kendini
bırak kırılsın dökülsün bir şeyler
sonra düşünürsün toplamayı

seninkisi duygusal kabızlık dedi bir hatun kişi
mümkün olsa da her güne iki kadeh atıp başlasan
hafif sarhoş halinde ortaya çıkıyor gerçek sen
dobra kişiliğin, korkusuz benliğin

olabildiğince zevk almaya çalış dedi en derin düşüneni
gözlerinde endişe gördüm
yaşayacaklarımdan mı korktu
dilinin ucuna gelenleri dökememekten mi?

kimseye bir şey vaadetmedim dedim
sadece kendim olmaya çalışıyorum
içimi dinleyip
dünya zamanımı
gönlüme göre yaşamak istiyorum

o kadar kolaydı da biz mi yapmadık
dedi annem
beni kimler istemişti zamanında
ilk sevgilim bir pudriyer hediye etmişti üstelik
ama aynasını kırdım
uğursuzluk derler
doğruymuş ayrıldık

sonra kendime dedim ki
o bildiğin gibi biri değil belki de
başından beri muzip bir merakla seyrediyor seni
uzanmış okşanmış gururunun gölgesine

derleyip toplayıp kenara koymalısın artık bu konuyu
başkişisiyle beraber
yaşamın sonunda rotasına oturdu oturacak
kendine bir şans vermelisin
büyüsem herkes gibi olacağım diye korkuyorsun
diyorlar
aslında korkum
öncesinde nasıl hissettiğimi hepten unutmak

*           *           *           *

sarsıldı
buruldu
küçüldü
iç çekti
derinlerine gömüldü
tostoparlak olmak
kendi kollarıyla sarmak kendini
ve bu kucaklayışta
soluklanmak istedi
bir an
bir nebze

dayanamadı
ayaklandı yeniden
huy kolay çıkmıyor
yollar ki doğduğundan beri onu çağırır
çekip gitmek günlük egzersizi

kör topal ilerledi
soruları omuzlarına ağır gelen yükler gibi
hissettikleri
hem yanına almak, hem ardında bırakmak istediği

“kalbim düşüyor” diye haykırdı aniden
“yuvarlanıyormuş gibi vücudumdan aşağı
bacaklarımdan süzülüp
bileklerimden ayaklarıma
tabanlarıma sonra
sonra yere, yerin de altına…”

“paratoner görevi mi yapacak bugün bana bu gövde?
akıp gidebilir mi gerçekten
bu son sevdanın
birikmiş, vade yemiş gerilimi
aşırı yüklü elektriği?
benliğimi yırtıp, karışır mı toprağa
terkeden yürekle birlikte?”

kapkaranlık bir huzurda kalacağım

*           *           *           *

elinde üşümek kaldı
burukluk
kırılan gurur
incinmiş kalp
acı
yüzde seksen beş kakaolu çikolata karası

düşünmediğindeki boşluk
hatırladığındaki öfke
“bana nasıl yapar” ların
ve
“nasıl oldu da öncesinde anlamadım” ların
iç sesin sustu
yüreğin haykırmıyor
soğuk ellerinde hiç tutmadıkların

yaşam yine gülüyor
acılarımız hep kendimizi çok ciddiye alışımızdan

*           *           *           *

kafanda bin şey düşündüğün
yüreğinde üşüdüğün
zamanlar yine

saçının bir buklesi hep ters yöne dönüyor
kirpiğin durduk yerde gözüne kaçıyor
zamanı tutamadım diye üzülüyorsun

aslında hissi yitirişine kırgınlığın
hiddetin taşıyor içinden
anlatmak istemiyorsun

aynı anda hem son deminde dolu hem tamtakır hissediyorsun
hafifliğine özeniyorsun bulutların
ve ancak o yükseklikten yakalayabileceğin manzaraya
bildiğin şeyler üstelik, daha düne kadar içinde yaşadığın

bir deliğe hapsettin kendini
hep dışarıyı düşlüyorsun
öyküler rahatlatmıyor seni eskisi gibi
yetsin artık diyorsun, buraya kadar
şarkıların müziğini emiyor
sözlerini tükürüyorsun
kahkaha attığını duymadım ne zamandır
acı gülüşlerde kendini frenliyorsun

daha önce de oldu
acıttı, kavurdu ama geçti biliyorsun
geçecek
ağırlığınca yükle dolaşmayacaksın yüreğinde
sonsuza dek
ayakkabının topuğu kaç kere kırılır bir ömürde?
ayağını sürüyerek tırmandığın merdivenlerin
tırabzanlarından aşağı kayabilirsin zamanı geldiğinde
aşkı özlersin gene bir gün
baharat acılarını eritip tatlı krema tadının düşünde
çocukluğundan beri hiç “asla” demedin
bundan sonra da küsmeyeceksin aşka

SANCIM

bilemiyorum
belki şiirler zamansızdı
belki de
sevgi

*           *           *           *

bir hayale tutunmak
özlem gidermek bir şarkının sözlerinde
beklemek
saklamaya çalışmak umutsuzluğu
göz yummak hissizliğe
mantık kavramının bu kadar kötüye kullanılmasına öfkelenmek

hırslanmak sessizliğe
hüküm giymiş gibi hissetmek varlığını
yaşamına soran gözlerle bakmak
sevgiden şüphe etmek ilk kez

korkum şu ki
anlatmaktan da anlamaya çabalamaktan da vazgeçebilirim bu aralar
yanlış karar verdiğimi kabul edip
varolana bir isim koyabilirim aniden

*           *           *           *

kendi gözlerimde aramadan seni
içimde bulmaya çalışırken
düpedüz beceriksize çıkacak adım
platonik aşka özenmeyeceğim artık

bulutlar gelecek
fırtına kopacak
sağanaklar inecek
ıslanmayacağım

merak edeceğim
sormaya yeltenmeden
içinden geldiği gibi yazamıyor artık insan
yazık, ürker olduk kendimizden

her gece uyumadan önce
eski yağmurları düşüneceğim
artık ezberimde olmayan şiirleri
hiç yazmadan yırtıp attığım öykülerimi

biliyorum
yakında, çok yakında
sıcak bir sabahta ter içinde uyanacağım
sırılsıklam

*           *           *           *

seninle gelmek istediğim zamanlar
gözlerin gördü mü gerçekten
sessizliği duydun mu
dokundun mu yalnızlığıma?

soluksuz kaldığım anlar oldu, denedim
varlığını düşünerek huzur bulmayı
hayallerim, umutlarım acemileşti
uzun rüyalar gördüm kısa gecelerde

sıcaklığına koştum geçen zamanın
yapboz tahtasına anıların
aşkın başımı döndürmesini diledim yeniden
birisi bir şiir okusa bana
gitar çaldığımız kumsalları özledim

yitip gidişin değil görmek istediğim

*           *           *           *

söz etmeye başladığın anda
uzayıp gittiğini düşüneceğim bu yolun
eskideki bizden bugünkü ana
sonrasını bilemeyeceğim
mavinin burukluğunda grinin hüznünü duyarcasına
kopmak mı kaçmak mı diye düşünüp duracağım
mutsuzluğuma vereceksin dalgın bakışlarımı
gene ağlayacak mı acaba diye korkacaksın
önce sıcak, sonra sıkıntılı, sonra ilgisizce yaklaşacaksın bana
sonra artık görmeyeceksin
kalmayı seçtiğin halde çekip gitmiş kadar uzaklaşacaksın benden

*           *           *           *

anlatmak istediklerimden hiçbiri akmadı dudaklarımdan
beklediğim kimse gelmedi
bir keman sesi duyacağımı sanmıştım
ayışığında aşık olacağım söylenmişti bana

yakalamak üzerineydi bütün planlar
zamanla tutmak sonra da tutunmak oldu
vazgeçmeyeceğimi anlattıklarında
inancımdan bahsediyorlar sanmıştım oysa

yaşamı onların dilinden duymak istemedim
çekip gitmeme izin verecek gibiydiler
istediğin gibi olsun dediklerinde
değiştirebileceğime inandım

uzun süre bekleyeceğimi söylememişti kimse
hep koşacağım sanmıştım
duraklamalarda, kesintilerde
günlük gidiş gelişlerde yoruldu meraklarım

dün hayallerimin kütüphanesinde temizlik yaptım
hiç yaşatılmamış rüyalar buldum
kalın günlük hayat cildinin arkasına kayıp unutulan…
bakıştık, birbirimizi ilk kez görüyormuşçasına

eskiden yağmuru severdin dedi hayallerden biri
belki
şimdi
ıslanmanın tam zamanı

*           *           *           *

bir şeyler diyecekmişim de unutmuşum gibiyim
sana söyleyeceklerim vardı
ama belleğim tamtakır
diyemezsem pişmanlık duyacağım
başım belaya girecek
ya da toptan kaldırıp atacaksın beni

bu sabah yataktan kalkarken aklımdaydı oysaki
unutmasam ya demiştim
ya unutursam diye korkmuştum
endişelerimi anımsıyorum
ama ne diyecektim sana
hatırlamıyorum

garip bir boşluk
konuşmaya yelteniyor ağzım, sözcüksüzüm…
sen de yardim edemezsin ki
nereden bileceksin
ne zaman bu kadar uzaklaştığımı senden

aşkı kaybetmiş gibiyim
sana söyleyeceklerimle beraber
içime dönüyorum bulmak için ne varsa sana dair
gördüğüm boşlukta yitiriyorum kendimi

yazık halbuki
alışık değilim sevgisiz yaşamaya
kırıklığa, yoksunluğa, kaskatı kesilmeye böyle
aklımda çağlayan kelimeleri özlüyorum
yüreğime dokunan her anı
-ilk karın gururlu saflığını mesela
ya da aceleci tomurcuğun heyecanını-
sana anlatmak isteği duyduğum zamanları…

varolanı hiçe saymak değil bu
yoktan var edememek aslında

*           *           *           *

yeniden başlasın istedim
aynı heyecan, aynı doğallık, aynı bildik titreyiş
yaşadığımın çoğunu, istediğimin hepsini dökebilmek satırlara
zamanı sorgulamadan
düşünmenin götürdüklerini değil, getirdiklerini bilerek
hayır, yok, onları bile bilmeden, bilmeye gerek görmeden
bir kez olsun karşılaştırmadan, ölçmeden
artısına eksisine bakmadan
aşık olmak gibi yazabilmek
niye sevdiğini bilmeden tutkuyla sevebilmek

*           *           *           *

anladım artık
yaşamı kaybetmeye dayanamayacağım
seni kaybetmek pahasına da olsa

gözlerim kendimde mi sende mi bizde mi arayacak suçluyu?
sorgulamak bitecek belki
vazgeçeceğim yol ayrımlarına geri dönmekten
geçmişi deşmek ve
aşkın ayak izlerini aramak istemeyeceğim
ayağa düştüyse bulmak neye yarar hesabı

yazık, sizde yıllar önce yaşadıklarımı görüyorum dedi olgun bir kişi
üzüntüsü kaçırdıklarına mı, tarihin tekrar etmesine mi bir sonraki nesilde?
insan neden düşündüğünü konuşamaz?
hep aşık olmak mı gerekir sevgiyi sezdirmek için sözlerde ve dokunuşta?
içime ayna tutsan göreceksin oysa, zannettiğin kadar katı yürekli değilim
bencil, belki
aşık?
eskiden?
şimdi sadece aşık gölgesi?

kim kimin elini tutacak bu saatte?
gözlerimizdeki bıkkınlık yarıyor gövdemi
gecen gün dedim: çürümüş hissediyorum içimde bir yerleri
biri deşse, boşaltsa, dezenfekte etse
o biri, ben olabilir mi?
yaşamın şarkısını, insanların zayıflıklarıyla karışmış tadını
rüzgarı, hele o bahar kokulu rüzgarı
ve denizi her zaman olduğundan da fazla denizi
hissetmeyi
ve
her telinde ve her tadında yaşamayı
bu kadar anladığım
bu kadar sindirebildiğim
bu kadar kendime maledebildiğim
bir anda
seni
bizi
yitiriyor olmak…

yok
anladım artık
ne yaşamı, ne seni
kaybetmeye dayanamayacağım

ALDANIŞIM

o aşktan bana yazdığım şiirler kaldı
sana pişmanlık
oysa artık alışmış olmamız beklenirdi yürek acılarına

*           *           *           *

seni sadece kendim için özlüyorum
kaçıp gelsen mutlu edemem seni
yine kırarım
acır yüreğim, burkulur içim
önce seni sonra kendimi kırarım

seni sevdiğim gibi bencilce özlüyorum
senin hiç bilmediğin kadar
rüyalarımda geceleri ve gündüz düşlerimde
gelip bulmanı istemeyecek kadar ürkek
gözümü karartıp düşüncelerine sızmayı diliyorum

umutlarım bencilce, tutkum kendimin
senden kaynaklanan seni karıştırmadan
varmak istediğim yer çok uzak değil
zamansa şimdikinden farklı

hala heyecanlar bekliyorum
hala aşklar
bir an bir gün ve ansızın
bileceksin sanıyorum

çırpınışları değil akışları özledim

*           *           *           *

ummadığım, beklemediğim
hayal bile kurmadığım bir anda
ilk günkü gibi çıplak ve benken
senden bir mektup bulacağım
önce inanmazlık saracak
şaşkınlığım sevince dönüşecek derken
sevdiğin gibi aydınlanacak gözlerim
adını mırıldanacağım

bir çırpıda tüketeceğim yazdıklarını
her hecesini tekrar tekrar okuyacağım
cümlelerinin ardında arayacağım aklından geçenleri
yazarken ellerin titredi mi ya da
gülümsedin mi diye düşüneceğim
çok kısa bir an buradan uzaklaşıp
yalnız senin için varolacağım

tekrar başa döneceğim
bir kez daha akmak için satırlarından aşağı
sonuna her varışımda yeniden bulacağım kederi
o an terkedip gitmişsin gibi üzüleceğim
sevdiğim kısımlar yıpranacak inatçı okşayışında bakışlarımın
en güzel kelimelerin altını çizeceğim
dokunmak isteyeceğim yüzüne
yanında olmayı özleyeceğim

kapatıp kenara koyduğumda bile aklımdan çıkmayacak
gözlerimi kaçırsam düşüncelerimde tutacağım
dönüp dönüp sana geleceğim dipdiri ve dopdolu
yeni seslenişler ve yeni yaşamlar dileyeceğim…

*           *           *           *

senin için yazdıklarımı okusan gülerdin
keyfin yerine gelir, kahkahalar atardın
hiç umursamazmış gibi yapardık
bakışlarınla dokunurdun yüreğime
ve düşündüklerimiz gözlerimizde
başka konulardan bahsederek geçirirdik zamanı

gitme demeni beklerdim
kalacağımı umardın
sana uzak ülkelerden
tanımadığın insanların hikayelerini anlatırdım
heyecanımı seyreder, abartılarıma gülerdin…

seni bir sonraki gün görecek miyim diye sorardım kendime
suç ortaklığına soyunur
bahaneler yaratırdık birarada olmak için
sonra rastlantıymış gibi yapardık, sorgulamazdık birlikteliğimizi
konuşmazdık gizlediğimiz korkulardan
ve içimizde yaşattığımız hayallerden

yarını, güvencesi ve çaresi olmadığını bilirdik
heyecanın hep bizimle kalacağından emin
yürek çırpıntıları
yarım kalmış cümleler
ve kaçırılan bakışlar arasında
yaşar giderdik
hep bildiğimiz gibi

*           *           *           *

içimdekine söz geçirebilirmişim gibi yapmalıyım
sevmeden yaşarmış gibi
heyecanlanmaz, umutlanmaz ve hiç yıkılmazmış gibi
beklenti içinde olduğumu saklamalıyım
kimse bilmemeli yürek acılarımı
niye hep aynı şarkıyı mırıldandığımı
sana bile söylememeliyim
bilirsek bizi terkeder aşk
imgemizden edersek onu
elle tutarsak, dokunursak, yaşamaya kalkarsak
gider
pılını pırtısını toplayıp gider

bazen paylaşabilseydim keşke diyorum
duyduklarımı sızdırabilseydim az biraz
alaycı gülümsemek yerine gözlerine bakarak
sendeki korkuları giderebilmek için hiç değilse
anın varlığından şüphe etme diye

ama ürktüm
çünkü belki de giderdin
pılını pırtını toplayıp giderdin

bir an konuşmak istedim biliyorsun
şimdi olmazsa bir gün nasıl olsa olacak dedim
kendimi aldatmacada gibi hissediyorum
belki de paylaşmak en doğrusu dedim
sonra…
sonra telaşa kapıldım

sana verebileceklerimi düşündüm
ve anlatırsam yitebilecekleri
rüzgarı en çok
hani ayaklarımı yerden kesen

vazgeçtik;
konuşmadık
çünkü belki de giderdim
pılımı pırtımı toplayıp giderdim

*           *           *           *

tükenmiş beklemelerim canlanmıştı
geleceğini duyduğum andan sonra
heyecansızlığa alışmış yaşamım
rüzgarda yelken oldu
ayışığında balık
ama herşeyden çok aşk

o dinmeyen uğultu kesildi kulaklarımda
sesleri duydum, renkleri sevdim
vazgeçtim zamana suç bulmaktan
geçmişle hırpalamaktan kendimi
özlemi ilk kez gözle gördüm

çok yaklaştığımı hissettiğim anda kesildi akış, silindi gerçek
bambaşka biri gibi duruyordun karşımda
körelmiş tepkilerimle kalakaldım
sadece kırgın öfkeydi hissettiğim
ümitlerime acıdım
ve seni düşünerek geçirdiğim zamana

zaman aşktır diyordu şarkıda
sen atıldın, çok doğru dedin, çok açık
ben artık inanmıyordum…

*           *           *           *

burası zifiri karanlık
meşaleler gözlerinde
bir bulsam gözlerini
kaybolmayacağım


gözlerini yumdun

VURGUNUM

yüreğim tutuştu
sevgiler alev alev
yine o bildiğin hikaye
alnımda soğuk terler

*           *           *           *

bazen dayanamamak vardır
bırakırsın dizginleri
tetiğinden fırlar kurşunlar
bazen özlem vardır, büyür
zaptedilmez olur, ele avuca sığmaz
hele yüreğe hiç
yırtar vücut çeperlerini
dışarı akar
bazen bir dokunuş olur
geldiği derinliğin sıcağında
bazen bakıştır
sonu olmayan bir hikaye anlatır

bazen dayanamamak vardır
kendini ele vermek olur birden
aykırılık olur, gözükaralık
ayakta durmak olur dimdik
başında pamuk bir bulut
içinde yaman bir tutku
belki sevdadır gelen
belki daha çok kendini hissetmektir
yeniden varolduğunu görmektir
bunca mutluluk

bazen istemek vardır
dişlerini sıkarsın, yaş gelir gözlerinden
sıfırlamak istersin bütün mesafeleri
yırtılır yüreğin ten ayrılırsa tenden
hüzünlenmek vardır bazen
kaybetmek korkusu işler içine
bir ateş basar aniden
fonda kızıl kıskançlık

ve sana geldim
gözlerimde ışık
hani görünmezdi mutluluk?

*           *           *           *

nasıl başlayabiliyor bir anda
bir ses, bir nefesle?
bir telefon ziliyle irkiliyorum
ahizeyi kaldırışım beklentisiz
yaşam tersine dönüyor
alt tarafı
ettiğin tek bir kelime

yine ne dediğimi bilmiyorum
hangi ödünç tonla konuştum?
kim kurdu cümlelerimi?
nasıl oldu da titremedi sesim?
kim filtre etti aklımdan taşan düşünce selini?

içinde bir yerlerde
çok derinlerde
kendini bile şaşırtan bir eminlikte
bilsen
bilebilsen keşke
hatta şu anda biliyor olsan
ve bildiğin için aramış olsan
diye dualar ediyorum

ellerim soğuk
midemde kelebekler
yüzüm gelen günlere dönük
bekliyorum
yüreğim sökülürcesine atıyor

*           *           *           *

ürkekliğimden sıyrılabildiğim anlarda
ya da tutkum
onca ağırlığına rağmen su yüzüne çıktığında
bir çığlık gibi bakıyorum gözlerine
yankılanacak mı diye kasılıyor yüreğim
yoksa emilip yok mu olacak
sezdirmezliğinin yansımasında sözlerine?

bazen
dilin sürçsün, açık ver
unut lafını cümlenin ortasında
diye
pusuda beklerken buluyorum kendimi

düpedüz açığını kolluyorum…

duyarsız ya da sevgisiz değil diyorum
hazırlıksız yakalandı sadece
istiyorum ki
içimi oku, yüreğimi gör
ürkmeden sevgimin gerçeğinden

karmakarışığım, taştım taşacağım
içim köpürdükçe karman çorman
ve kabardıkça daha aç, daha atak
belki acemi
evet, başıbozuk
inatçı
çakırkeyif
hepsi benim
hazırım
ve bende bekliyorum seni

*           *           *           *

arasıra da olsa
yaşamından,
kendinden bahsettiğinde
seni,
insanlarını,
zevklerini,
tadlarını
ne kadar az bildiğimin
farkına varıyorum

ve korkuyorum
anlamadığım için
bunca bilinmeyeni
ben nasıl bu kadar sevebiliyorum…

*           *           *           *

bildik bir şeyler var yaşadıklarımda
sabah ışıldayarak uyanmam tanıdık
süzülürcesine dolanmam yeryüzünde gün boyu
içimi yansıtabilmem dünyaya harfi harfine
gökkuşağından uzun ömürlü
daha renkli
ateşten bir ışığı taşıyor gibiyim yüreğimde, gözlerimde
üstelik
ışık beni taşıyormuşçasına hafif hissederek kendimi

zamanı sarıp sarmalıyorum kollarımla
geçmiş de benim, gelecek de
ama en çok şimdi
şu an
imgemde sen

kıpırtılarım, gözyaşlarım
hafif uykularım
gecenin bir yarısı uyanıp sabahı özleyişim
hep tanıdık
susamışlığı tenimin
tökezleyişim alışık olmadığım heybetli heyecanlarda
ateşlere boğulan yüzüm, ellerim
“bilmediğiniz bir şey biliyorum” gülümseyişim
günde yirmidört saat

soğuk terlerim
sıcak terlerim
yüreğim kasıklarımda atıyor
kramplarda iki büklümüm
bir sözün tonlamasında çöküp
bir bakışla yeniden diriliyorum
tüm gün o duygu senin bu duygu benim geziyorum
ben bu yorgunluğu seviyorum

*           *           *           *

sabah akşam bu konu üstünde düşünüyorum
onunla yatıp onunla kalkıyorum
tabiri caizse…
senaryolar üretip
birbirleriyle yarıştırıyorum
bazen “hepsini ben uydurdum ve bunun için de zavallıyım” diyorum
oradan çıkıp
“kendine bile yalan söylüyorsun, cezan olsun”’a geliyorum
haddim değil biliyorum
ama bazen de
senin de ara ara kafanı meşgul ediyor mu
diye düşünüyorum
varlığından haberin var mı, herşeyden öte
iki kelime etmeye çalışacak mısın
mecazi anlamda, hatta şaka karışık olsa da
tetikteyim…
ağzına bakıyorum yüreğim ağzımda
nasıl çatlayasıya istiyorum bilemezsin
oysa cidden yakınından geçsen kazara, tamamen iptalim

*           *           *           *

sorular
şüpheler
kendime isyanlar
sana kızgınlıklar
bazen tek tek
bazen değişik düzenlerde baskına gelip
bu konunun canına okuyorlar
benim de tabii
elleri değmişken
öyle karışıyor ki doğrularım yanlışlarıma
ve gerçeklerim altüst
hani kendime rastlasam yolda
tanımayacağım

çok nadirense
nasıl oluyor bilmiyorum
ama
bakıyorum
adim gibi eminim
bu konu bizim günlük gerçeğimiz

*           *           *           *

fiillerimi kaçırdım
edilgenliğime dayanamadılar
sorularım pek bir karışık
isimleri hatırlamıyorum artık
öznem gizlenmiş
“sen”den başka “nesne”yle kalmamış işim
bütün zamanlar şimdiki zaman

takıları döktük birer birer
varsa yoksa kökler
bizi sarsan saç diplerimizden

ünlem işaretleri topluca geldiler
oturma eylemi yapıyorlar benliğimin
en işlek kavşağında

sıfatlar desen oluk oluk
belirtili belirtisiz tamlamalar
kurduruyorlar bana
ayıkken ve gece yarılarında

dilek kipiyle konuşur oldum
ikinci tekil şahsa tutkunum
tırnak işaretleri içinde kışkırtıyoruz birbirimizi
tehlike anında üç noktalardayız karşılıklı

*           *           *           *

çakıldım kaldım yerimde
gözledim
güldüm, konuştum etrafımdaki insanlarla
numara yapmadım üstelik
cidden eğlendim
kahkahalar bile attım
biraz kendiliğinden
biraz içkiden
bu sefer ben gitmeyeceğim yanına dedim
bu sefer ilk adımı atmayacağım
çatlasam da özlemden
paralansa da yüreğim
senin eylemsizliğine bahaneler bulsa da aklım
bu kez geçit vermiyor gururum
haklı

canım acıyor üstelik
hep ben sana doğru seğirttiğimde
ve sen beni her defasında ölçülü bir hoşnutlukla karşıladığında
ve ilgin sevginden mi insanlığından mı bilemediğimde
gözlerime baktığında
ben utandığımda
sen sürdürdüğünde konuşmayı
ve güldüğünde espriler yaparak
iltifatlar yağdırdığında
ağzından dökülenler
kendiliğinden mi
şakadan, eğlenceden mi
çıkmış oldu bir kere ağzımızdan diye mi
bilemediğimde
canım acıyor…
susuzluğumu gidermek için sana geldiğimde ve
dudaklarım kabuk bağlamış kupkuru geri döndüğümde…

yüzüne bakmayacağım bile dedi yüreğim
uzaktan bile bakmayacağım
yan gözle bile
sadece yakın çevreme kitleneceğim
konuşulanları dinleyeceğim
kendi hikayelerimi ekleyerek
bu mekandaki varlığını unutacağım
uzaklığını unutacağım
beni görüyor mu, hissettiklerimden haberdar mı, kokumu alıyor mu
sorularını bırakacağım, hiç değilse bugünlük
yoksa canım acıyor
anlatılır gibi değil…

kaldıramayacağımdan korkmuyorum
çektim zamanında, yine çekerim
ama artık gözlerimde hüzün istemiyorum

hissettiğini tanıyıp kabullenmek farklı şey
kendine saygıyı yitirmek farklı
coşkusunu seviyorum duygularımın
kullanım kılavuzunu yazamasam da
ama yürüyüp geçmeye kalkma üstümden
inan ne yeri ne zamanı

*           *           *           *

aptalca bir şey bu
fena halde verimsiz bir döngü
saatlerimi vermek
enerjimi
farklı işler yaparken arka planda düşüncelerimi
hem uykumu rüyalarımda hem uykusuzluğumu
başkalarından çaldıklarımı
onlar konuşurken dinlemek yerine seni düşünerek

aptalca bir şey bu
vargücümle hayal kurmak
bile bile ladese gelmek
günbegün eriyen beynimi
karşıma alıp sohbet etmek

gözlerimin ışıltısı nasıl sana endekslenir?
yürek kopa yana yaşanır mi sürekli?

*           *           *           *

acıttığım
kovduğum
kaçırdığımsın
kıvılcımlarımı görme diye…

bir eziliyor bir serinliyor yürek
özleminde kaçamak bir maceranın
gündelik yaşamımdan çalmak istiyorum
bilinçli kişiliğimi dolandırmak
rüşvet yedirmek mantığıma
gözyumsun diye uçarı hallerime bir zaman

kendi kendimle konuşuyorum yüksek sesle
kavradım sandıklarım kayıp düşüyor ellerimden
es geçiyorum insanları
cisimlerle takışıyorum
en son kahve fincanıma sinirlendim
ve tokatladım elimin tersiyle

kara mizahla tanıştım
cümlelerim sivri
keskin ünlem işaretlerim
ilk kez birinin gözlerine bakmadan konuşuyorum
ses tonum, taktiklerim amatör
provalar da kar etmiyor, suflörler de
perde açıldığında hafızam tamtakır
zorlukla heceliyorum artık ezberimde olmayan bir metni

yıllardır teklememiş demir iradem
ıslandı, çekti, ufaldı yağmurunda
sol göğsümün altında
beceriksiz bir kalp misali atıyor
hem yerini yadırgıyor, hem acizliğini

konuşma ne olur benimle
merhaba demeni üstüme gelmek sayıyorum
her sözün başında beklentiden
bitiminde yetinememekten ölüyorum

SORGUM

bazen yalnızca
yalnızlık
kalıyor
insana

*           *           *           *

sessizliği bekledim
uğuldayan sesler arasında
vaziyetten bahsetmek istemedim
ağzımdan dökülen ilk sözcük
akıtıverecek gibiydi yaşlarımı

çıplaklığından ürktüm duygularımın
aynı zamanda övdüm gururla
cesaretini yüreğimin
yaşadıklarımın her saniyesini sevdim
yaşattıklarını demiyorum, dikkat

kadınlığım bir kez olsun kaptı başrolü
düzenli yaşamım rotadan şaşmayı tattı
tıkandığım şu noktaya gelene dek
herşey kendiliğinden aktı

şimdilerde bir asabiyettir gidiyor
bir ürkeklik, bir kendini sorgulama hali
yıpratmaya çalışıyorum içimdeki seni
karalamaya
olay yerinden uzaklaştırmaya hatta
oysa kendi canım yanan sana vurdukça

ne de olsa uzmanıyım kaçamak oynamanın aşkta
bir ayağım hep frenin üstünde
cesaretle acı çekmeyi kabullensem halbuki
bir kez olsun sonuna kadar izleyebileceğim bu filmi

*           *           *           *

kırmızılarımı kuşandım
bugün sana gelmiyorum
konuşmuyorum gözlerinle
seni tanımıyorum

setlerimi çektim
gardımı aldım
kapılarım kapalı
hazırlıklarımı yaptım geceler boyu
konuştum kendimle,
ikna ettim başıbozuk yüreğimi

suçun yok aslında
hiç söz vermedin ki
vuramam hayal kırıklığımı yüzüne
yine de kızgınım
kırgın daha çok
dişi gururum incindi
özgüvenim ağlıyor
mağrur portresini çizdirdi

kırmızılarımı kuşandım
ağzımı açmasam da bileceksin
yüreğimi duyamadın
ama renklerimi göreceksin

*           *           *           *

bildiğim gibi oldu
ben aşka sırtımı döndüm
o da beni terketti

avucumun içinden
gözümün bebeğinden
gülümsememden
gitti

sabah aydınlığımdan
güz yapraklarından
erkenden yattığım rüyalardan
şiirlerimden

düşüncelerim başıma geri dönüyor
dertlerim
bildik dünya renklerim
günlük koşturmam
şehrin trafiği
midemin kazıntısı
çikolata düşkünlüğüm
geri geliyor

iki ile ikiyi çarpıyorum
eskisi gibi dört ediyor
düzgün cümlelerle konuşuyorum
dalıp gitmiyorum günün orta yerinde
güzellikler, ışıklar saçmıyorum

gitmeni istediğimde bu kadar yalnızlık beklemedim
uzaklaşmış varlığında yasamaktan daha kolay olacak sanmıştım onurlu tekliğim
simdi sadece gururumun takdirindeyim

*           *           *           *

unutma beni dedin giderken
seni yitirdiklerimle birlikte hatırlıyorum
varlığınla son bulan kronik hüznüm
şimdilerde canlanıyor korkularımla beraber
yitirmekten söz ediyorsun, içim eriyor
sen hiç benim olmadın ki…
zamanı dinlemek kolay iş değil
ne kadar çalışsa da üstünde
uzmanı olamıyor insan
beklentilerde titreyip cesaretlenmek istiyor yürek
kazanmaktan ve doymaktan yana değil
sadece bir yudum daha ummak için seçimler
hatırlamak canımı yakıyor
evet yalanı yok
ama silebildiğimde seni
bitecek sensizliğim
sarsılıp yokolup yeniden doğacağım
aynı anda hem tükenip hem yeniden başlayacağım

SONSUZLUĞUM

kaybettiklerimi unutturmuyor uzaktaki varlığın
geçirdiğim zamanı yok sayamıyorum
hala yüzüm kızarıyor sözlerinden

*           *           *           *

olmadığın kadar yakındasın
ve yasam yeni başlıyor senin için
gözlerindeki anlamı söküp alamam ki
ve sesin avuçlarıma sığmıyor
omzumu dürtüyorsun ansızın
sıçrıyorum, gölgen düşüyor üstüme
gözlerin ne renkti hatırlamıyorum
ya da kaç numara ayakkabı giyerdin
korktuğum geceleri anlatmak istiyorum sana
uyumadan önce ağladığımı
vazgeçiyorum yalnızlığımı çalacaksın korkusuyla
sınırsızlık mı istediğim
yoksa sadece sevilmek mi?

*           *           *           *

uzun zaman
sezgiden öteye gidemedim
hiç söylemedin
anlatmadın
bilmem imkansızdı
geç zamanda akıl ettim sormayı

*           *           *           *

şaka mı ediyorsun
her an dörtdörtlük sevmedim elbette seni
kırık not aldığım günler oldu aşktan
vazgeçtiğim zamanlar çok
çekemediğim
veya isyan ettiğim
bugün sensizlik yaşamım artık

gözlerinde ses bulmuştu yüreğim
sonra umutsuzluğa aykırı bir sevmek sardı dört yanı
ayarttı beni
senden uzakta değilim dedim sana
olamam, mümkün değil
elimde değil
keşke anlatabilseydim kendi sözcüklerimle
aşkı, benim tanıdığım aşkı
yaşadıklarımı
içimde öğüttüğüm zamanı
uğruna kusursuzca onursuzlaşmayı

zordu anlatmak
gördün ama sonunda hepsini
kendi gözlerinle
ben yaşarken son deminde

*           *           *           *

zamanı vermek istedim sana
bir yaşamdan kotardığım
biriktirdiğim, sakladığım
içinde oluştuğum, büyüdüğüm, kaynaştığım
bazen boş geçirdiğimden utandığım
burulmuş olgun bir yürek dolusu taşıdığım

geçmişimi, bugünümü vermek istedim sana
ama aşık olduğum zamanları en çok…