Akacak kan

Önüme sürme o pişmiş aşı

Ben düzen sevmiyorum

Çok oldu kıralı kalıpları

Başlık koymuyorum epeydir duygularıma

Cetvellerim kırık

Çekmecelerim alt üst

Kucaklaşıyor şehirlerim

Bambaşka zaman dilimlerinde

Sevişiyorlar birbirleriyle yaşadıklarım

Ter içinde

Pergellerim topal, ne gam

Kim kaybetmiş de ben bulayım

Üç yüz altmış dereceyi

Tanıdıklarım tanış lakin

Hikayeleri sırdaş

Dillerinde

Uyaksız şiirlerim

*

Canım deme bana öyle gelişigüzel

Herkesin sıfatını sevmiyorum üstümde

Yavanlığını sevmiyorum olası aşkın

Halsizliğini hesapçı kulacın

Basbayağı gürleyesi var içimin bu gece

Duyarsızlığına okumuşun

Zamansızlığına yetkinin

Çözümsüz değiliz ki sevdiğim

Yürek de

Zihin de bizim

*

Dilenmekle aynı tümcede olmamalı merhamet

Tereddüt yakışıyor mu o güzel diline

Her sevdiğine ilanı aşk etmek

İçinden geçerken

İçin ki asıl evren

İçin ki göbeği dünyanın

Biliyorsun

Kaç kez konuştuk bunu biz

Ölümlü insan

Kısacık zaten soluk

Ne kadar özlesen de gelmiyor

Adı üstünde

Geçmiş

Geçmiş zaman

*

Tuttuğun elinde şimdi

Sade şu an istediklerin

İzin verebilsen hayata sen

Gideceği yer belli

Akacak kan

Yol sormaz ki sevdiğim

Nasıl sevileceğini seçemiyor insan

Olduğun gibi sevmekse tamamen senin

Ezberini boz gayrı şu denklemin

Gürle

Hakkındır; gürle

Anı, hayatı, aşkı

Yeniden yazan Kadın…

Budapeşte, Kasım 2018

Yeşil Ayva

Ben geldim

Buradayım

Ve sensin dedin zamanım

Zamanım sensin

Bundan böyleyi bilmem

Lakin şimdinin hepsi senin Sarı

Adağım ve odağımsın avucumda

 

Bir martı çığlığında

Korkusuzluğu seçtin bilinçle o gece

Önünü görmediğinden değil

Önündekine karşın

Olasılık değil, gönül işidir dedin yaşam

Yaşamak gönül işidir

İnsanlığının aydınlığı düştü tenime

Yalınlığı hevesinin

Adada

O gece

 

Ayvayı sabırla dövdü

Emektar tahta kaşık

Sırtı çok güngörmüş

Sırtı engebeli Sarıyla tanışık

Darbeleri dost fısıltısı

Dokunuşu uyanışa davet

Yokuşu kılavuz sayanı

Yıldırmaz ki metanet

Bilir

Ne vakit kabarır ruhtaki yumru

Hangi yaşamışlıkta söner o ödem

 

Kimi sevdiklerim artık yok dedin

Zaman

Çok zaman geçti aradan

Bazı acılarım nedendi unuttum

Şimdimin hepsi senin Sarı

Dedin soluğumu tutarken avucunda

İnsanlığının aydınlığı düştü tenime

Yalınlığı hevesinin

Korkusuzluğu seçesim vardı

O gece

Adada

 

Gevşedi dokunuşunda burgusu ruhun

Dikenlerim siperlerine gömüldüler

Yumuşadı yüreğin sırrı

Çözüldü dil

Batırdığınla çıkardın derinimi

Açıldık

Sen yanıbaşımdaki ağaç oldun ansızın

Ben sarmaşık

Göz alabildiğine yeşildik

Sarıdan eser kalmadı

adayolu

 

Kasım 2018, Büyükada – Brüksel