Güzeldi
Kadındı
Anneydi…
Yaş kırkı az geçmiş
Yüz hala güleç
Duruş dik…
Prensipler net
Bir yanı Akdenizli
Öteki Katolik, sek…
Uzun mu uzun boyu
Sarışın ve akıl küpü
Korkusu yok kimseden
Hak ve mantık yolunda emek vermekten…
Damarına basın da görün
Bilesiniz ki susmayacak
En az üç dilde saldırıp
Tüm ezberlerinizi bozacak…
Neylersin ama, gördüm
Hayat fena gelmiş üstüne
Geniş omuzları eğilmiş
Arkasındaki duvarlar çekilirken
“Bunu da hallederim” hali
Hala isyankar
Meydan okumak içine işlemiş
Yıllardır ustalaşmış belli
Ama dolmuş dostum,
Dolmuş da taşmayı ihmal etmiş…
Bilmem seyredilesi mi
Kuyruğu dik tutma uğraşısı
Çırpınışı
O sürüne sürüne taşıdığı
“Çıkış yok belki, fakat ölmedik!” levhası
Gözlerine olmadık anda yerleşen hüzün
Buğulanan bakışları
Saklama çabası
Güçlü karakterlere sarılmak zor
Kollarınızla kuşatmak onların çaresizliğini
Dengesini bozar mıyım diyor insan
O insanüstü cesaretin
Avucumda ısıtmaya çalışırken
Paramparça eder miyim o savaşçı yüreği?
Olmadık anda dile geliyor
Sormamışken anlatmaya karar veriyor
Buğu yaşa dönüşürken kavruluyor yenilgisi
Derinden yaralı evet,
Fakat çok bizden gözüküyor…
Monoloğu kesmek anlamsız
Monoloğunu kesmek saygısız…
Dinlemek mesele değil
O boncuk boncuk yaşlar acıtıyor asıl
Kendine yüklenişi çetin
Özeleştirileri yerinde, acımasız
Hak etti, kendi de biliyor
Araya girme, istemiyor
İşit ve şahit ol yeter
Belki, bir umut
Varlığın yardım ediyor…
Güçlü karakterlere sahip çıkmak zor
Acısı yüreğimde
İzlediğim sahnelerin
O kızaran burun
Havada uçuşan dalgın ve bitkin eller
Çok tanıdık kağıt mendil arayışları
Bir yudum şarapla iteklerken hıçkırıkları…
Kollarımla sarmak zor belki çaresizliğini
Ama kalbim deli
Kalbim bonkör
Kaçıp gitmeyeceğim şimdi
Korkmayacağım dertten, biçarelikten
Evet, yalnız olma diye
Ama daha çok
“Anahtar sende” demek için
“Kendine işkence etmeyi kes nolur
Ve bir yerden başla…”
Paris-Brüksel, Mart 2015