Gözlerinin içi gülüyor
Sözlerin sessiz
Kulaklarını kabartmışsın oracıkta
Emesin var, içine çekesin olan biteni
Gördüklerin renk renk
Gördüklerin farklı
Bu onların dili
Seninki bugünlük cezalı
Hafızan dalgın
Bedenin gezgin
Ruhun bugün az biraz buralı
Yüzler var çevrende
Güleç, kaygılı, asık
Konuşuyorlar
Durgun, duygulu, aşık
Devinimleri çağrışım dolu
Ve bir ton daha tanıdık
Gök gri, güneş ürkek
Yol inatçı, düz, seyret!
Ne inmeyi biliyor
Ne çıkası geliyor
Çocuklar ama
Bildiğin kadar saf
Yine de bir başkalıkları var
Erken mi olgunlaşıyorlar?
Baştan mı uslu yetişiyorlar?
Binalar tuğla
Binalar taş
Perdesiz evlere şaşıyorsun
Saksılar dizili pencerelerde
Erken ıssızlaşıyor sokaklar
Gölgeler durulurken eşikte
Bir ziyan korkusudur basıyor
O yaşanmamışı kalmış gecelerde
Gündeliği özenle işleyen eller
Detaylara dokunuyor ince ince
Olağan saydığın deri değiştiriyor
Gözlerinin önünde
Sus şimdi
Taşıma dünü beraberinde
Dokunma geleceğe
Burada kal
Ve izle…
Tadını aldın artık
Sensiz başladı belki
Fakat anladın
Böyle gitmez
Bu cümbüş, bu ziyafet
“Ben de varım” deme zamanı
Buradayım
Baktığımla kalmadım
Denedim
Katıldım
Benim yaptım…
Özümseyen yüzün aydınlık
Aynılardan yorulmuş kalbin
Kalbin çarpmayı özlemiş
Mimoza sarısı
Chagall yeşili
Ve pembesi karidesin
Doluşuyorlar odaya
Gelin diyorsun bilmediklerine
Duymadıklarına
Adını telaffuz edemediklerine
Bulun beni
Deneyin cesaretimi
Gençliğin meydan okuyucu
Gençliğin aç
Gençliğin özenilesi…
Anları tutmaya çalışıyor ellerin
Kaçıyorlar halbuki
Akışkanlar
Dolu dolu o dakikalar
Yoğun ve kat katlar
Katmerli güller misali
Kokuyorlar hakim, hükmedici
Kavurucu
Yer tutucu…
Özümseyen yüzün aydınlık
Gelin diyorsun bilmediklerine
Duymadıklarına
Adını telaffuz edemediklerine
Bulun beni
Deneyin cesaretimi
Avucunda tutamadığın anlar için şükret küçüğüm
Şaşırtana selam et
Bocalatana sarıl
Merakını aklınla bile ki körelmesin küçüğüm
Sorularını ayık tut
Nefesini uzun…
Yüreğinde açsın mimozalar…
Brüksel, Mart 2015