Duru
Pırıl pırıl, saydam
Korkusuz
Sade ve katıksız
Süssüz, oyunsuz
Göründüğü gibi
Bulanmamış, karışmamış, bozulmamış
Duru
Sakin
Genç
Ve masum
Günlük yaşamımız
Kirli ve kalabalık şehirlerin gürültülü ortamında
Aklımızdan geçenleri açıklıkla ifade edemediğimiz yetişkinler dünyasında
Hep saklayarak, gölgeleyerek, çoğu zaman bastırarak
Nüanslara sığınıp, kelime oyunlarından medet umarak
Gölgelerde, loş sokaklarda çok katlı pazarlıklar yaparak
Çoğunluk koşarak, hatta soluklanmaktan korkarak geçiyor.
Durduğumuz nadir anlarda
Teknolojik gürültüyü bir yorgan gibi çekip başımızın üstüne
Huzur değil kaçışta uyuşmak, uyutulmak istediğimizden
Asıl sorularla yüzleşmek yerine
Sahte sorunları çözdük diye övünmeyi tercih ediyoruz.
İnsan hamurumuzdan kaybettiğimizi bile bile
Bulanık sularda yüzmeyi seçiyor
Sırf eksiklerimiz görünmesin diye
Sırf zayıf noktalarımız su yüzüne çıkmasın diye
Kendimizi paketleyip tavanarasına kaldırdığımızla kalıyoruz.
Bizi arayan olursa o ilk hevesle, hatta aşkla
Bulamayacak oysa artık
O enüst katın derinliklerinde
Nasıl bir korku bürümüşse gözümüzü aman keşfedilmeyelim diye
Dünyayı kaçırsak umrumuzda olmuyor, ne yazık!
Çocukluğun, gençliğin de sonu bu diyoruz
Masumiyete vedamız
Yetişkinlik aynen böyle bir macera sanıyoruz
Kılıf kılıf üstüne, kabuk kabuğa değecek şekilde
Kat kat yaşıyoruz
Yaşadığımızı sanıyoruz.
İçten bir tepkiye burun kıvırıyoruz bazen
Yazık, kendine hakim olamadı
Duygusal davrandı
Kartlarını gösterdi
Vah vah diyoruz
Oyuna hakim değildi, belli de etti.
Yüzüne güle güle ve en tatlı diliyle
Tezgah altından vuracaktı oysa abalıya
Kimse ondan şüphe etmeyecekti
Elleri tertemiz, ismi pak kalacaktı
Geceleri uyur muydu bilinmez ama
Onun da çaresi var, düşünülmüş
O ilaçlardan alacaktı işte
Vicdan susturmaya yarayan renkli drajelerden…
Binbir işi aynı anda yaptım diye seviniyoruz
Telefonda sevdiğimizle konuşurken gözlerimizle ekranı tarıyoruz aceleci
Çocuklarımız bizden beter
Azar işitirken arkadaşlarına sms atmayı öğretmişler hünerli parmaklarına
İmla nedir bilmiyorlar ama ne önemi var
Edebiyatı tv dizisi kıvamına geldiğinde keşfediyorlar
En saf haliyle vermeyin onlara mazallah şiiri
Eroin etkisi yapmazsa ne olayım, alışık değiller aşkın en damar haline
Gereksize koşuyorlar
Çok erken büyüyorlar
Geri gelmeyecek hiç görmedikleri.
Süslere düşkünüz, markalarla tapıyor, taptırıyoruz
Ünvanlara doymuyor, içlerinde bir o yana bir bu yana yuvarlanıyoruz
Allanıyoruz, pullanıyoruz, paralanıyoruz
Evlerimiz ve arabalarımız var, çoğullar dikkat
Bahçelerimize bahçıvanlar, çocuklarımıza dadılar bakıyor
Refah içinde bazen yoksullaşıyoruz
Çok aldım, az verdim
Ben ötekilere kıyasla süperim
Şaçlar biraz azaldı ama son yıllarda
Göbeği bir miktar içeri çekiyorum
Hayat böyle bir şey zaten
Çok da abartmayacaksın
Fazla kafana takmadan yaşayacaksın
Ona üzül, bunu dert et, tek gün mutlu olmazsın
Bencillik şart biraz, yoksa kaçırdıklarınla kalırsın
Çözdüm sanıyoruz bilmeyeceyi
Anladık rüzgarın hangi yönden estiğini
Baktık yelkenlerle halledilecek gibi değil durum
Motoru çalıştırdığımızla kaçıyoruz
Mazot kokusu yayılıyor mavi deniz üstüne
Arkada kalan yıkım, arkada kanayan kıyım.
Sonra Duru çıkıyor bir gün karşınıza
Adına bu kadar yakışır insan görmedim.
Beş yaşın diri cesaretiyle gözünüzün içine bakıyor
Sırf yüreğinizi okusa neyse, bir anda
Mazinizi yalayıp yuttu sanıyorsunuz.
At kuyruğunu sallıyor şöyle bir sağdan sola
Gözleri derini nasıl bu kadar bilir, şaşıyorsunuz
Duru beyaz elbisesi içinde bakıyor size
Usul usul konuşurken ürkütmüyor
Yaşamışlığına şahitsiniz artık
Nutkunuz tutuluyor
En keskin sorgusu gözlerinde
Gözlerini kırpmıyor
Size unuttum sandığınız birini anımsatıyor.
Duru
Pırıl pırıl, saydam
Korkusuz
Sade ve katıksız
Süssüz, oyunsuz
Göründüğü gibi
Bulanmamış, karışmamış, bozulmamış
Duru
Sakin
Genç
Ve masum
Size unuttuğunuzu sandığınız birini anımsatıyor…
Bodrum Marina, Mayıs 2013