An tutulamayan, an saklanamayan, an bazen unutulmayan. Ana ait küçük notlar kalbimizin hatıra defterine yazılan. An, gelecekte bir gün hatırlanan. Hafızadaki parçalarından yeniden yaratılmaya çalışılan.
Anın anısıysa hep bir nebze farklı kendisinden. İki detay eksik ya da bir ton koyu sahicisinden. Algının seçiciliğine göre biçimleniyor yeniden vücut bulurken.
Öne çıkan öğeler net, cilalı, bir başka parlak. Arka planda kalanlarsa sonunda unutulmaya mahkum, bilinçaltında tutsak. Her anımsama yepyeni bir kurgu, her kurgu o günün ikliminde şekil bulan bir düzenleme. Asıl melodi zaman geçtikçe bizden büsbütün kaçan boğuk bir uğultu.
An yok olan, kumda yürüyüp iz bırakmayan. Damaktaki tat, gelip geçici bir esinti saç tellerimizi okşayan. Şimdinin yadsınamayan gerçeği, geleceğin şüphelerinde solan; arsız sorgularda işkence gören, hırpalanan. Zamanla silinmeye başlayan karakalem bir resim, kokusunu kaybetmiş kuru bir çiçek iki sarı sayfa arasında boylu boyunca yatan.
An gölgesine tutunduğumuz. Uykunun yatağımıza uğramadığı gecelerdeki avuntumuz. Kayığımızı bağladığımız sağlam bir kazık, yaktık dediğimiz gemilerin saklandığı kuytu bir liman Akdeniz’de. Gerçekleşmeyen hayallerimizin volta attığı taş bir avlu, doğuda, çok sıcak bir şehirde.
An varlığımızın kanıtı, tapu senedimiz, sigortamız her felakete karşı. Hatalarımızın güncesi, hoyratlığımızın bedeli. An eylemlerimizin rulet masasındaki baş döndürücü serüveni. Bazen alkış sesi, bazen kemirilen tırnak çıtırtısı. Bazen çok renkli, bazen kahverengi ve mat.
An kader bazen, bazen bile bile lades. An gurur yapıp ölümüne susmak ve kaybetmek onu ebediyen. Avaz avaz bağırıp ulaşamamak, sesini duyuramamak ardından bakarken. An bilmece, an dolambaç, an çıkmaz sokak.
An bir fısıltı, bir ipucu, bir sır çözülemeyen. An taze ekmek kokusu, cıvıltısı limon ekşisinin, kırmızı şarabın hodri meydanı. An talihsiz bir dil sürçmesi, cevapsız bir arama, saatin yersiz çalan sinir bozucu alarmı.
An keyifle salınan bir uçurtmanın nazı, uzaya fırlatılan füzenin telaşı, at nallarının tempolu tıkırtısı. Yuvasında dönen anahtarın güvenli söylemi, açılan kapının müjdesi. Yanan ışık, üflenip de sönmeyen mum, zifiri karanlık.
An bıçağın kemiğe dayanışı, tabana batan diken, şakağa sıkılan kurşun. Beyne sıçrayışı kanın, dermansız dizlerin çözülen bağı. Boğazdaki düğüm, midedeki kramp, avuç içlerinin gözyaşı.
An öfke ve saldırı, yüze çarpışı birikmiş kinlerin. An yumruk, çelme ya da tokat. Meydan okumak, hesap sormak. An pişmanlık, kırılış. Şüphe duymak, sorgulamak. Af dilemek, tövbe etmek. An yüzleşme ve itiraf.
An galibiyeti aşkın. Sabrın sonu, gözün göze dokunuşu. Sözün yaktığı ateş dudaktan dökülürken. Geçmişteki bütün anlarımızın bileşkesi, birlikte taşındığımız nokta, bulunduğumuz yer.
Adresimiz. Kimliğimiz. Konu başlığımız, hatta bütün hikayemiz.
An teslimiyet anı.