İlk bakış utangaçtı
Sarılışta açıldı
Beden bedene değdi
Yürek kızıştı.
Gözlerinde sen vardın
Şefkat sordu, sen anlattın
Bazen tam
Bazen yarım…
Resim çekesi vardı
Alet önde, o arkada
Sana baktı;
Sen gülümsedin
Gözlerinin içiyle gülümsedin;
Yüreğin kıpırdandı
Çenen havalandı
Başını arkaya verdin…
Fotoğrafı uzattı sana
Gördün kendini, özlemişsin…
En son ne zaman böyle baktım
Dedi patavatsız beynin
Yüreğin alevlendi…
Anlattı, sordu
Dinledi, sustu
Başka zamanların anısı gölgeledi yüzünü;
İsyan etmedi
Sövmedi
Hatırladı, sustu;
Ne daha az umutluydu gelecekten
Ne de bin kat daha iyimser
Gerçekçiydi, cesur
Ya da gençti sadece
Geç kalmayı tanımayacak kadar genç…
İzledin mi o filmi?
Diye sordu ansızın
Hani imkansızın peşinden giden
İri cüsseli adamın hikayesini
Hani pişmanlıkla kamçılanan
O yaman serüveni
Uzaklaştıkça yakınlaşma efsanesini
İzledim dedin kısaca
Anlatasın yoktu pek
Ümit bir ihtiyaç mıdır?
Sorgusundan bahsettin
Bir de dedin:
Mutlu olduğu an gençleşiverdi o hüzünlü adam
Savaş zamanı üstelik
O saklı bahçede
Üç saniye içinde
On yıllarca gençleşti
Onca acıyı hiç tatmamış gibi parladı bakışları
Hafızası silinmedi belki
Ama aklı şimdiki zamanı seçti.
Ballı, limonlu zencefil
Hazırladı kendi elleriyle
Özene bezene
Ve yavaş yavaş
Dünyanın en öncelikli işi
Sanki buymuş gibi…
Kaşığı tutan eline baktın
Hamarat,
Pür dikkat duruşuna
Bilge,
İkram ederkenki heyecanına
Sahici,
Görüşmek lazım şu yamuk dünyada
Üç saniyede onlarca yıl gençleşmek için
Görüşmek lazım doğru insanla…
Ankara-Brüksel, Ocak 2015