Akdeniz’e varmadan indim ben o trenden
Oysa nasıl bir susamışlık hali üstümde
Bir yanık deniz özlemi…
Garonne nehri süzdü önce
Aldırma dedi
Çok kayıp ruh dolaştı bu kıyılarda
Kıpkırmızı yaralarla geldiler
Kurşun yükünde sırlarla
Bak, buhar oldu gitti hepsi
Aldırma dedi Garonne
Susuzluk olsun derdin
Hallederiz küçüğüm!
Niye ağlıyor diye sordum annesine
Pembe çizmeli küçük kız
Kız
Sarı saçlarının arasından
Dimdik baktı yüzüme
Kim olduğuma baktı
Niyetimi sınadı
Merakımı tarttı giderayak
Yaygarayı bastı derken yeniden
Dedim:
Pembe çizmelerini verirsen
Pembe mantomu alırsın karşılığında
Tabii eğer istersen!
Kafası karıştı sarının
Annesine sokuldu narin beden
Bir mantoma, bir çizmelerine gitti gözleri
Bir kendine, bir bana
Niçin ağlıyor?
Dedim annesine
Dedi:
Güneşte oturmak çekiyor canı
Üşüyor gölgede
Gölgede beklemek işkence!
İçimden dedim: Bak sen!
Garonne’a fısıldamak için
Ne mükemmel bir hikaye!
Annesinin kucağında uzaklaştı sarı
Gözlerimin içine içine baktı
El salladım, yanıtlamadı
Gülümsedim, el salladım yine
Öylece baktığıyla kaldı…
Garonne bu sabah
Nasıl desem
Çok bildik
Çok benden
Benim boyadığım bir maviyi kuşanmış
Gök desen lekesiz
Bildiğin çekirdeksiz üzüm!
Bu ilk kez yürüdüğüm yollar
Misafirperver, yakın
Pembe şehrin binaları
Dost yürekler kadar aydınlık
Gölgede kalanları suskun
Çorbadaki tuz kadar elzem ve durgun
Nefesim saf
Göğüs kafesimi şişiren
Nefesim sakin ve benden
Çekişmeler bitti çünkü
İçeride sulh ve bereket
Sır küplerini
Yıkılan duvarlar ezdi
Gurur bilendi
Denge döndü izinden…
Çocuk haklı diyorum içimden
Ben de güneşte oturmak istiyorum!
Yürüdüğüm yol ince uzun
Yol döner yanar
Garonne görünürde yok
Sesi damla damla fısıldar
Yol döner yanar
İki yanım taş
İki yanım yüksek duvar
Yürek inadına ferah!
Geçit dar
Ben darda değilim
Yokuş dik
Ben bitkin değilim
Bir soluk aldım
Bir tane de verdim
Hesap bu, bu kadar!
Ben artık Gök
Ben Ağaç
Ben Mavi
Ben Deniz
Ben güneşte oturacağım…
Toulouse, Nisan 2015