Hoşgeldin
Yürek ürkek
Sarılan iki gövde
Er geç tek
Yalnızlık izinde
Bu gece gelmeyecek
Yükünü bırak eşikte
Geç içeri
Sokul ahaliye
Yaşadıklarına inat
En kralından bir dilek tut,
Olacak farz et!
Geldiğin yeri de
Gitmek istediğini de
Yay şu haritanın üstüne
Rulo yap topunu
Kaldır
Koy kenara
Bu gecelik unut…
Açıldı artık kapı
Kuruldu sofra
Yaprak sarmasının
Dili olsa da anlatsa…
Diye fısıldadı dereotlu bakla
Sarımsaklı yoğurda
Barbunya sessiz
Ve maydanozundan ırak
Göz kırptı masaya oturan yolcuya
Limon en sarı sesiyle fısıldadı
Sirke keskindi
Lafını sakınmadı
Niyeyse yakmadı sözleri
Yaşanmışlığına sarıldı
Sulandınız bir iki damla
Az biraz hırçın
Çokça kabullenmiş…
Marullar çıtırdadılar ağızda
Kiraz domatese
Bayramlıklarını gitmişsin diye takıldı
Çıtır salatalık
Zeytinyağı sızdığıyla gevşetti
Tuz bağladı
Biber seslendirdi
Kalecik’ten gelen kırmızıda
Dostların el emeği vardı
Bir de samimi selamı
Şarap durduk yerde
Tomurcuk tomurcuk açtı
Yudumlar seslendi
Geçmiş hiç unutmadıklarımızla geldi
Masanın etrafı doldu taştı
Kalabalıklaştık…
Bir karpuz kesildi kırmızı
Kütür kütür etti ağızda
Bir çanak kırdık
Hayırlara yorduk…
Mahzun kalmasın diye
Çevrilmiş kahve fincanları
Telveleri sorguladı
Acemi falcı
Okudu üfledi
Çivi gibi
Kabaran yürekleri…
İpe dizilmiş müjdeleri
Şahlanan atlara bindirdi
Kuruntular çökerken dibe
Dolunay doğdu haneye
Ay diline sağlık dediler
Hemen yıka ki çıksın!
Göz göze dokundu bu gece
Yürekler bir
Geçmişimiz ortak
Kayıplarımız bir
Gündelik
Arada
Ödünç alsa da ilgimizi
Kimliklerimiz kardeş bizim
Makamlarımız bir
Yum gözlerini şimdi
Bir gecelik olsun
Durulsun dalgaların
En kralından bir dilek tut
Sonra seslen ki gelsin
Uykuyu çağır…
Unut geldiğin yeri
Gitmek istediklerini de
Bu gece sözüm söz:
Yalnızlık izinde
Evine hoşgeldin küçüğüm…
Ankara-Brüksel, Mayıs 2015
Hoşgeldin….
Ne olur ağlatma Deniz!!!