Bazen kötü karanlığın elini tutup geliyor
Önce talihsizlik sanıyorsunuz
Kaza kıyafetlerini giydiriyorlar ona
Bakakalıyoruz ekrana
Önceleri cılız bir umudun inadı var o sancılı bekleyişte
Dualar var, birlikte atan yürekler el tutuşmuş
Soluklar tutulmuş
Mucizevi gelişmeler olsun istiyoruz
Yüzlerimiz solgun, dizlerimiz dermansız
Bekliyoruz
Saatler ilerliyor, günler devriliyor sonra
Ağırlık çöküyor göğsümüzün üstüne
Öfkemiz çok çaresiz, kimsesiz çığlıklarımız
Ekranda yine alt yazı geçiyor
Gözümüz bir yer adını, bir de rakamı seçiyor
O rakam, o karanlık rakam arttıkça artıyor
4 ün 5 oluşuyla sönen ocak geliyor aklıma
Haneye düşen kor, yüreğin yırtılışı
Raydan çıkışı trenin
Bir daha hiç eskisi gibi olmayacak olan
Facianın başka boyutları çıkıyor sonra su yüzüne
Teoriler de var, en sahicisinden gerçekler de
İşittikçe daha bir derinden kanıyor yaralar
İnsan inanmak istemiyor
Beterin beteri olduğuna
Vicdansızlığın sınırsızlığına
Kontrolsüz gücün kitapsızlığına
Bunun da bir gün geçmiş olacağına
Üç beş güne kalmaz
Başka konuların konuşulacağına
Ders alınsın
Sorumlulardan hesap sorulsun
Yaralar samimiyetle sarılsın
Mağdura sahip çıkılsın
Bir daha yaşanmasın
İstiyoruz
İstemenin yetmediğini biliyoruz
O bunu diyor, bu şunu
Dinliyoruz dinlemesine ama
Göğsümüze binen yük kalkmıyor
Sorular soruları sürüklerken peşinde
Tanımadığımız derinliklere dalıyoruz
Ateş düştüğü yeri yakmış
Yakmaya da devam ediyor
Onların acısı öyle devasa ki
İnsan karşısında eziliyor
Küçülüyor
Kesiliyor sesi
Kuytulara gömülürken
Suskunlaşıyor
Memlekete uzaktan bakarken
Acılı günde aradaki mesafe
Sanki daha da artıyor
Memleket sımsıkı bir yumak olup
İyice içine kapanıyor
Aklım onda
Acısı acım
Yarası yaram
Ama o sanki benden uzaklaşıyor
Ait olduğum yer hızla başkalaşıyor
Korkuyorum
Suskunlaşıyorum
Nuri Bilge’nin gözlerine bakıyorum şimdi
O tapılası utangaç pırıltı
O bahtiyar şaşkınlık
O hakiki heyecan
Hoşgeldin memleketim
Azim, özen ve insanlık
Sana çok yakışıyor
Duyarlı yaratıcılık
Ayakta alkışlanan saygınlık
Aydınlıklar
Sana çok yakışıyor
Brüksel, Mayıs 2014