Derdi dinlerim
Aşk yarasını en çok
Üstüne
Yakınlarda hele
Yaşam korkusunu, ne yazık!
Pişmanlığı
Suçluluk duygusuyla
Kıvranan kahrı
Kendini sevemeyenin
Hikayesini çok sık…
Ruhunu kaybetmek üzere olana
Koşarım bir telaş
Gözlerime bak derim
Tut elimi
Gör, nolur güzelliğini!
Bazen işe yarar
Bazen kaybederim
O zaman dertlenir
Kendime söverim.
Yaralar kanar
İçine akıtır çoğu
Sarar, saklar
Gurur mudur bilmem
Kültür müdür bizi bağlayan?
Evet, itiraf can yakar
Kabullenmek acıtır
Ama kurtarır
Bazen hele
Tam da kıl payı kurtarır
Mükemmelin peşinde koşan
Hem yorulur
Hem aç kalır.
Kontrol, idare, planlama
Hepsi devasa bir yanılsama
Kumandalar aygıtlar için
Hayat neyse ki organik
Lezzetli üstelik
Anla artık, zor değil;
Dünya büyük
Sen küçük…
Kendinden vazgeçme dedi geçende
Gencecik bir insan bana
İster istemez irkildim
O çiçeği burnunda bir yetişkin
Duygu dolu
Kapalı küçük bir kutu
Nasıl sezdi diyor insan, şaşkın
Ürküyor haliyle kendinden
Zırhının deliklerinden…
Düşündüm:
Haklı
Fena da değilim aslında
Onca hasara rağmen
İç sesim doludizgin
Hala azgın hayallerim
Çabuk yoruluyorum, doğru
Ama tepmeye doyamadığım yollar var uzun
Ne mutlu!
Violetta’nın her ölüşünde ağlıyorum
Verdi’nin ruhuna saygıyla
Chagall’ı düşlüyorum o muazzam tavanı boyarken
Yurdundan uzak
Onu sahiplenen o ülkede…
Akşam bir uçağa bineceğim doğuya giden
Sonra küçük bir tekneye
Bekle beni babamın doğduğu topraklar
Bekle beni Ege
Yakında sularındayım…
Paris-Brüksel, Eylül 2014