Sessiz gecede
Bir soluk
Bir umut
Biraz bekle
Bütün gün senden kaçanı
Midene sancı olup
İki büklüm yapanı
Israrla saklanıp
Meydana çıkmayanı
Bekle…
El ayak çekildiğinde
Uykuları derinleştiğinde
Dudak kenarına
Takılı eğri bir gülümseme
Ve içinin durmadan
Tekrarladığı dizelerle
Bekle:
“Gel, gelme
Sev, sevme…”
Bugün akşamüstü
Gördün mü bilmem
Yolunu şaşırmış bir ay
Beliriverdi masmavi gökte
Dalgın
Ak
Ve narindi
Kıpırdandı rahatsız
Davete erken varmış bir konuk misali
Çağrılmadan geleni anımsattı sana
Hayatına destursuz dalanı
Bozanı, dağıtanı
Baştan çıkartanı…
Kaybolmuşu anımsattı sana
Kargaşada boğulmuşu
Kimliğini kavurmuşu
Yola çıktığını unutmuşu…
Öğle saatinde bugün
Azgın bahçelerin sokağında
Bahar önde sen arkada
Gidiyordunuz ya işte
Koşsan da
Yetişemiyordun hızına
Oysa çok tanıdıktı
Bu koşulsuz güneş, özlediğin
Bu esinti davetkar
Buram buram umut
Basbayağı gerçek
Hakimiyeti yeşilin
Ucunda, kenarında
Oya oya çiçek
Tam da o anda
Göz göze gelmiştiniz
O çekik gözlü
Küçük kız çocuğuyla
Işığını kucaklamıştın hani hemen
Saflığına banmıştın kuruntularını
Tam yanından geçip gidecekken sen
Bekle diye atılmıştı ufaklık
Desenli elbisesinden koparıp
Birkaç nergis dikivermişti avcuna
Ellerin bereket oldu
Yüzünde minnet
İçine dolan beyaz kiraz kokusu…
Sessiz gecede
Bir soluk
Bir umut
Biraz bekle
Geleni buyur et
Gelmeyeni silme…
Hafızanı koy cebine
Unutma, sakla
Eteklerine yapıştığınla
Uçan balonlara takılı hayallerini
Göklerden indir
Aklına kazı bir bir hepsini
Katık et günlük ekmeğine…
El ayak çekildiğinde
Uykuları derinleştiğinde
Dudak kenarına
Takılı gerçek bir gülümseme
Ve içinin durmadan
Tekrarladığı dizelerle
Bekle:
“Gel, gelme
Sev, sevme…”
Brüksel, Mayıs 2015