Özenilir inan
Enginar üstündeki tahtına
Taze bezelyenin
Ki hazdan çözülüvermiş
Yan dikişleri
Yeşil tanelerinde
Çocuksu bir bayram telaşı
Zeytinyağına meftun ceviz
Alabildiğine kızarmış
Bahar güneşinde
Zahter kuytuda
Soluğunu tutup Emirgan’da
Keşfedenini bekliyor
Hafızasını emanet etmeden martıya
İzleri olmasa damakta
Hiç var olmadı sanacaksın…
*
Yeşil eriklerin kütürtüsünde
Sönen kar manzaraları
Kış günü şallarla çıkıp titrediğimiz
O derme çatma balkon
İki sandalye, kırılgan
Dişlerimi takırdatan ayazlar
Cüretkar umutlarımızın
Sağır sohbetleri
Ben dediydim sana
Diye haykıran
Hisar surları
Soluk soluğa durağan
Hafızamı emanet ettim balıkçılara
Bugün uzaklarda avlansınlar…
*
Kanat çırpmadan uçabilen kuşları gönlümün
Emirgan’da bırakıp
Bebek’te yakaladığım
O kurak dizenin inadı
Yol boyu
Ayağımda unuttuğum
Topuklu pabuçlar
Omzumda, ensemde
Masmavi rüzgarı baharın
Oltaların peşi sıra
Suya atlayan anlar
Çevirdiğim sayfa
Kapattığım fal
Unuttuğum isim
İzleri olmasa yürekte
Hiç yaşanmadı sanacaksın…
*
Köpük köpük kaynaşan
Sabırsız fısıltıları
Geç kalmış
Erken bir sabahın
Damlara tırmanma ihtiyacı ansızın
Solumak için şehri
Artık gerçek olamayacağını düşündüğün bir anı yaşamak
Ceviz kabuğuna sığan kederlerin saldığın
Boynuna sarılan kol
Süngere dokunan umut
Mercan rengi
Tıka basa dolu
Çekmeceleri gönlünün
Öyle şanslısın ki
Artık biliyorsun
Galata’da görmemiş olsan o martıyı
Rüyaydı sanacaksın…
Karaköy, Emirgan, Hisar, Bebek, Cihangir, Mayıs 2016
Sen anladın beni İstanbul…